DENİZLİLİ ÇOBANIN BAŞARI HİKAYESİ

DENİZLİ GÜNDEMİ (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 15.03.2019 - 17:14, Güncelleme: 16.03.2019 - 00:21 3281+ kez okundu.
 

DENİZLİLİ ÇOBANIN BAŞARI HİKAYESİ

50 Yıl Önce Denizli’de Çobanlık Yaparken Keşfedilip Einstein’a Rakip Olan, Siri’nin Mucidi Hüseyin Yılmaz. Anadolu'nun saklı cevherlerinden biri, Denizli'de bir çobanın Einstein'ın teorisini çürütmeye giden, hepimize umut veren yolculuğunu anlatacağız bugün, gururla!
Piknik yapan öğretmenlerin davetiyle onlarla tanışan Yılmaz, 12 yaşında ve henüz okuma yazmayı bilmiyordur. Onun dehasını bu ufak sohbette bile anlayan öğretmenler onun eğitim alabilmesi için işbirliği yaparlar. Eğitim hayatının başlamasıyla öğrenme tutkusu da yaşamının sonuna dek onu takip ediyor. 1950'de lisansını, bir yıl sonrasında da yüksek lisansını tamamladı. Artık sorular soran bir genç değil, alanına hakim bir bilim insanıydı, araştırmalarını daha derin konulara yönlendirdi. Çalışmaları sonucunda bazı teorilerin ispatı ya da temel deneyler üzerine çalışması beklenirken o Einstein'ın kütleçekim teorisinde bir hata bulduğunu hocalarıyla paylaştı. Hocaları onun anlattıklarını dinleseler de ortaya attığı soruyu pek anlamadılar. Bu alanda ona yardımcı olabilecek meslektaşlarından birinden yardım alabilmek için Massachusetts Institute of Technology (MIT) ile irtibata geçtiler. İngilizce bile bilmeyen Yılmaz bu engele rağmen kabul edildi ve 1952 yılında ABD'ye gitti. Dil bariyerini aşması tahmin edildiği kadar kolay olmadı. Hatta onu üniversiteye kabul eden hocası ona bir şeyler anlatmaya çabalasa da orta yolu 'matematiğin diliyle' ancak bulabilmişlerdir. Hocasının ona vereceği tez konusunda anlaşamadıklarında rivayete göre hocasına “Write on the blackboard” demiş, Prof. Morse da Hüseyin’in tez konusunu tahtaya yazmıştı. Hiçbir başka açıklamaya ihtiyacı olmadan konusunu birkaç işaretle anlamış, çalışmalarına başlamıştı. Hocası teslim aldığı teze şüpheyle yaklaşsa da birkaç günlük incelemenin sonunda bu tezin eksiksiz biçimde ortaya çıktığını görür. Fakat ortada bir sorun vardır, böylesine prestijli bir üniversitede bu kadar kısa sürede tamamlanan doktora şaibe uyandırabilirdi, bu sebeple Yılmaz'a tezi kabul ettiğini fakat birkaç ders daha alıp olağan süreyi beklemesi gerektiğini söyler. 1958'e gelindiğinde çalışmalarının takipçisi olduğu ve birebir çalışma fırsatı da bulduğu Albert Einstein’ın bilim dünyasında yankı uyandıran fonksiyon teorisindeeksikler olduğunu görür. Gördüğü eksikleri birer birer not edip bunları mektup halinde Einstein'a yollar. Ne yazık ki mektup ulaşmadan Einstein yaşamını yitirir, bu eleştirileri göremez ve bunu bir mektupla kendisine bildirir. Ancak mektup ulaşmadan Einstein ölür. Ortaya attığı bu iddiayı 50 yıl öncesi bir yana bugün bile kanıtlayabilen ortaya çıkmadı fakat onun iddiaları akademik camiada incelenmeye devam edildi. Dünya çapında birçok akademisyen onun çalışmalarını ve başarılarını anlatıp analiz etmeye devam ediyor. Ortaya attığı tezler fizikte bir devrim yaratmamış olsa da fizik biliminin geleceği için önemli bir kilometre taşı olarak tarihe geçti. Burada yaptığı çalışmalar bugün Siri adıyla kullandığımız sesli komut sistemlerinin atasını doğurmuştur. Hüseyin Yılmaz sesle kumanda edilen bir bilgisayarın ilk tasarlayıcısı olarak kayıtlara geçer. Fahri profesörlük unvanını aldıktan sonra 70'li yıllarda felsefeyle, özellikle de bilimfelsefesiyle ilgilenmeye başladı. Sadece ABD ve Avrupa arasında değil, Japonya'da da saygın bir araştırmacı olarak görüldü, 1990'larda Japonya'daki Hamamatsu Fotonik firmasında yönetici olarak projelerini sürdürdü. Denizli'de çoban olarak başlayan, Einstein'ın teorilerine kafa tutacak teoriler, icatlar ve araştırmalarla, kısacası başarı dolu bir hayat...
50 Yıl Önce Denizli’de Çobanlık Yaparken Keşfedilip Einstein’a Rakip Olan, Siri’nin Mucidi Hüseyin Yılmaz. Anadolu'nun saklı cevherlerinden biri, Denizli'de bir çobanın Einstein'ın teorisini çürütmeye giden, hepimize umut veren yolculuğunu anlatacağız bugün, gururla!

Piknik yapan öğretmenlerin davetiyle onlarla tanışan Yılmaz, 12 yaşında ve henüz okuma yazmayı bilmiyordur. Onun dehasını bu ufak sohbette bile anlayan öğretmenler onun eğitim alabilmesi için işbirliği yaparlar.

Eğitim hayatının başlamasıyla öğrenme tutkusu da yaşamının sonuna dek onu takip ediyor.

1950'de lisansını, bir yıl sonrasında da yüksek lisansını tamamladı. Artık sorular soran bir genç değil, alanına hakim bir bilim insanıydı, araştırmalarını daha derin konulara yönlendirdi. Çalışmaları sonucunda bazı teorilerin ispatı ya da temel deneyler üzerine çalışması beklenirken o Einstein'ın kütleçekim teorisinde bir hata bulduğunu hocalarıyla paylaştı.

Hocaları onun anlattıklarını dinleseler de ortaya attığı soruyu pek anlamadılar. Bu alanda ona yardımcı olabilecek meslektaşlarından birinden yardım alabilmek için Massachusetts Institute of Technology (MIT) ile irtibata geçtiler.

İngilizce bile bilmeyen Yılmaz bu engele rağmen kabul edildi ve 1952 yılında ABD'ye gitti. Dil bariyerini aşması tahmin edildiği kadar kolay olmadı. Hatta onu üniversiteye kabul eden hocası ona bir şeyler anlatmaya çabalasa da orta yolu 'matematiğin diliyle' ancak bulabilmişlerdir.

Hocasının ona vereceği tez konusunda anlaşamadıklarında rivayete göre hocasına “Write on the blackboard” demiş, Prof. Morse da Hüseyin’in tez konusunu tahtaya yazmıştı. Hiçbir başka açıklamaya ihtiyacı olmadan konusunu birkaç işaretle anlamış, çalışmalarına başlamıştı.

Hocası teslim aldığı teze şüpheyle yaklaşsa da birkaç günlük incelemenin sonunda bu tezin eksiksiz biçimde ortaya çıktığını görür. Fakat ortada bir sorun vardır, böylesine prestijli bir üniversitede bu kadar kısa sürede tamamlanan doktora şaibe uyandırabilirdi, bu sebeple Yılmaz'a tezi kabul ettiğini fakat birkaç ders daha alıp olağan süreyi beklemesi gerektiğini söyler.

1958'e gelindiğinde çalışmalarının takipçisi olduğu ve birebir çalışma fırsatı da bulduğu Albert Einstein’ın bilim dünyasında yankı uyandıran fonksiyon teorisindeeksikler olduğunu görür. Gördüğü eksikleri birer birer not edip bunları mektup halinde Einstein'a yollar.

Ne yazık ki mektup ulaşmadan Einstein yaşamını yitirir, bu eleştirileri göremez ve bunu bir mektupla kendisine bildirir. Ancak mektup ulaşmadan Einstein ölür.

Ortaya attığı bu iddiayı 50 yıl öncesi bir yana bugün bile kanıtlayabilen ortaya çıkmadı fakat onun iddiaları akademik camiada incelenmeye devam edildi.

Dünya çapında birçok akademisyen onun çalışmalarını ve başarılarını anlatıp analiz etmeye devam ediyor. Ortaya attığı tezler fizikte bir devrim yaratmamış olsa da fizik biliminin geleceği için önemli bir kilometre taşı olarak tarihe geçti.

Burada yaptığı çalışmalar bugün Siri adıyla kullandığımız sesli komut sistemlerinin atasını doğurmuştur. Hüseyin Yılmaz sesle kumanda edilen bir bilgisayarın ilk tasarlayıcısı olarak kayıtlara geçer.

Fahri profesörlük unvanını aldıktan sonra 70'li yıllarda felsefeyle, özellikle de bilimfelsefesiyle ilgilenmeye başladı. Sadece ABD ve Avrupa arasında değil, Japonya'da da saygın bir araştırmacı olarak görüldü, 1990'larda Japonya'daki Hamamatsu Fotonik firmasında yönetici olarak projelerini sürdürdü.

Denizli'de çoban olarak başlayan, Einstein'ın teorilerine kafa tutacak teoriler, icatlar ve araştırmalarla, kısacası başarı dolu bir hayat...

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve denizlikenthaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.