Pembe Sadece Bir Renk Değil, Harekete Geçme Çağrısıdır!
PAÜ Hastaneleri Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gamze Gököz Doğu yaptığı açıklamada şu bilgileri paylaştı: “Dünya Sağlık Teşkilatı’nın 2021 verilerine göre, meme kanseri tüm dünyada en sık görülen kanser türü haline gelmiştir ve tüm yeni kanser tanılarının yüzde 11,7’sini oluşturmaktadır. Meme dokusundaki hücrelerin kontrolsüz çoğalmasıyla gelişen bu hastalık kadınlarda en sık görülen ve en çok ölüme neden olan kanser türüdür. 2004 yılından bu yana her yıl en iyi pembe tema rengiyle bilinen Ekim ayında uluslararası kuruluşlar, sivil toplum kuruluşları, akademisyenler başta olmak üzere tüm paydaşlarla düzenlenen kampanyalarla, meme kanserinde erken teşhis, bilinçlendirme ve farkındalık çalışmaları ön plana çıkarılmaktadır. Bu çalışmaların hedefi insanların meme kanseri risk faktörleri konusunda eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi, meme kanserinin risklerinin bilinmesi ve uygun yaştan başlayarak düzenli taramanın öneminin vurgulanması, hastalık hakkında daha fazla desteğe ve araştırmaya duyulan ihtiyaç konusunda farkındalığın artırılmasıdır. Erken evrelerde tespit edilen meme kanserlerinin hem tedavileri daha başarılı olmakta hem de yaşam kalitesi önemli ölçüde artmaktadır. Bu sebeple, yürütülen toplum tabanlı taramalar yolu ile kadınlarımızın olası bir kanser gelişimi durumunda, kanser gelişim sürecini erken evrede, henüz klinik bulgular ortaya çıkmadan tespit etmek ve kadınlarda meme kanserine bağlı ölüm hızını düşürmek mümkün olabilmektedir. Meme kanseri birçok faktör nedeniyle ortaya çıkan kronik bir hastalıktır. Yaşam şekliyle ilgili değiştirilebilir risk faktörleri bulunmaktadır. Hareketsiz bir yaşam sürmek, obez olmak, hiç doğum yapmamış olmak, otuz beş yaşından sonra anne olmak, hiç bebek emzirmemiş olmak, menopoz sonrası uzun süreli hormon ilacı kullanmak, sigara içmek, alkol kullanmak bunların başında gelir. Bir de değiştirilemeyecek risk faktörleri vardır. Onlar da, kadın olmak (kadınlarda erkeklerden 100 kat daha fazla), yaş almak (özellikle 40 yaş ve üzeri), belirli genlere sahip olmak (BRCA1, BRCA2), ailede (birinci derece akrabalarda) meme kanseri öyküsünün olması (meme kanseri görülmesi riskini iki kat arttırmakta ancak, meme kanserlerinin yaklaşık yüzde 85'inin ailesinde meme kanseri öyküsü olmayan kadınlarda görüldüğünü belirtmek gerekir. Bu durum, kalıtsal mutasyonlardan ziyade, yaşlanma süreci ve genel olarak yaşamın bir sonucu meydana gelen genetik mutasyonlar nedeniyle ortaya çıkar.) Kişinin bir memesinde kanser olması, yoğun meme dokusuna sahip olmak, memede bazı riskli lezyonların varlığı, erken adet (menarş) görmeye başlamak (12 yaşından önce), geç menapoza girmek (55 yaşından sonra), göğüs kafesi bölgesine radyoterapi almış olmak değiştirilemeyen risk faktörleri arasındadır.”
“Meme kanserinin en sık rastlanan belirtisi; memede ağrısız, zamanla büyüyen bir yumrunun (kitlenin) ele gelmesi, hissedilmesi, bir memenin tamamının veya bir kısmının şişmesi, memede ya da meme ucunda ağrı, meme derisinde kaşıntı ve yanmayla belirgin yangısal durum (egzama, mayasıl), meme ucunda çekilmeler, memede portakal kabuğu görünümü, tek taraflı meme ucunda akıntı (özellikle kanlı akıntı), memede şekil değişikliği, meme ya da meme ucu derisinde kızarıklık, kabuklaşma, kalınlaşma olabilmektedir. Bu belirtiler meme kanseri dışındaki durumlardan da kaynaklanabilmekle birlikte, belirtilerden herhangi biri görüldüğünde nedeninin bulunabilmesi için bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Kadınlar 20 yaşından sonra her ay kendi kendine meme muayenesi yapmalıdır. Bu muayene sırasında ayna karşısına geçilerek her iki memenin görüntüsünün simetrik olup olmadığına bakılır. Meme başı ve derisinde çökme veya çekilme, deride kızarıklık ve ödem varlığı incelenir. Bu muayene ile özellikle deriye ve meme başına yakın tümörler kadının kendisi tarafından erken evrede fark edilebilir. Kendini düzenli olarak muayene eden bir kadın, yeni gelişen bir kitleyi, meme derisi veya meme başındaki çekintiyi veya renk değişikliğini, asimetrik görünümü ayırt edebilir. Kanser şüphesi uyandıran kitleler diğer meme dokusundan daha sert yapıda (ceviz sertliğinde), sınırları net ayırt edilemeyen, hareketi kısıtlı ve genellikle ağrısızdırlar. Memesinde bir kitle veya her zamankinden farklı bir görünüm fark eden kadın, hemen doktoruna başvurmalıdır. Her ay düzenli ve sürekli yapılacak muayeneye ilave olarak, 40 yaşından itibaren yılda bir kez de doktora meme muayenesi için gidilmelidir. Eğer birinci derece yakınlarında meme kanseri tanısı alan kişi varsa, bu muayeneler, kanser tanısı alan akrabanın tanı aldığı yaştan beş yıl öncesinden başlamalıdır. Ülkemizde mamografi Ulusal Kanser Tarama Standartlarına göre 40-69 yaş aralığında yakınması olmayan kadınlarda meme kanserinin erken tanısı için yapılmakta ve 2 yılda bir çekilmektedir.”
Prof. Dr. Gamze Gököz Doğu: “Meme kanseriyle mücadelede güçlü ve cesur adımlar atmalıyız, erken teşhis önemli!”
Günümüzde merkezimiz bünyesinde de bulunan dijital mamografi/tomoterapi cihazları ile kadınlarımıza daha konforlu hizmet sunulduğunu vurgulayan Prof. Dr. Doğu açıklamalarına şöyle devam etti. “Meme kanseri tek bir hastalık olmakla birlikte, her bir hastanın kanseri pek çok farklı özellikler gösterebilmekte ve tedaviler de her bir kadının kendi meme kanserinin özelliklerine göre, yani kişiye özel belirlenmektedir. Ne kadar erken yakalarsak başarı şansımız o kadar artmaktadır.” dedi.